Kütüphaneden bir kac ingilizce kitap aldigimda yanindan geciyordum... Carpiciydi kitap kapaginin üstünde nal gibi "A$k köpekliktir" yazisi. Yazari tanimiyorum. Daha önce hic okumadim duymadim da...
"Hakli" diye dü$ündüm. Icerigine, kimin nesi kimin fesi diye bakmadan aliverdim kitabi öylesine. Bir cümleyle tavladi beni yani :)
Icerigine gelince: Bence teknik olarak bazi hikayeler cok zayif bir $ekilde kagida dökülmü$. Neredeyse her kitap/roman kurgudan ibarettir, ama ya$anmi$lik hissi yaratabiliyor cogu. Malesef bu kisa hikayelerde öyle bir hisse kapilamadim. Müstehcenlikten de ho$lanmadigimdan cok iyi bulmadim kitabi yani. Belki de yazarin hedefledigi bir takim $eyler vardi ama benim beynim algilayamadi, bilmiyorum. Kanimca polisiyeye ya da maceraya daha yatkin bir stili var. Eminim yazarin cok daha iyi kitaplari vardir.
Gelelim fasulyelerin faydalarina... Hepsi az ya da cok iyi güzel ho$´ta en son hikaye (kitap a$k tanimlamalarindan ve o tanimlamalarla ilgili kisa hikayelerden olu$makta) "A$k köpekliktir" hikayesinin icinde gecen basit bir soru ve bir cümle bu sabah bana duvarda asili duran buketleri ve bir defterin arasinda sakladigim kurumu$ gülleri attirabildi bana...
"A$ik olsa gider miydi?"
Bunu bana kimse sormami$ti o zor günlerimde, hatta zoru atlattigim günlerde de.. kimseyle zaten dogru düzgün payla$amami$tim icimdekileri... bölük pörcük anca.
"A$ik olsa birakir gider miydi? Gercekten sevse gidebilir miydi hic? Sen birakamami$tin degil mi? Gidememi$tin...Sen iyiydin..."
Buna benzer bin tane $ey ve o asil soru dolandi durdu beynimde, sabaha kadar... Hakli... a$ik olan gitmez. Ki$iye göre degi$ir belki ama - "O" gitmezdi - biliyorum ve ironiye bak sen hele, aslinda iyi bile bulmadigim bir kitabin sayesinde, anladim ki "A$kin iyilikle ilgisi yoktur".
Ellerim titredi duvardan indirirken, bir torbanin icine "kirilmasinlar diye" itinayla yerle$tirirken, kurumu$ gülleri... bu da ironinin (tövbe) peygamberiydi..
Defterin arasindan ayiklarken "ilk" hediye verilen ve güya alti yil sonra iade etmem gereken kurumu$ gülü, aklimda cümle parcalari alabora oldu. Canlandi gözümün önünde taktim edili$i, cümleler.. sesler..görüntüler, renkler.
"Ben bu kadar kör müydüm?! Bu denli nasil baglanabildim?!"
Allahtan babam kalkmi$ti ve atmasi icin, ba$im öne egik bir $ekilde, rica edebildim. Yüzüne bakamadim. "Atamam" korkusu cikagelmi$ti aniden. "Ne bunlar?" diye sormasi gereken benimle ilgili her$eyi merak eden babam, sormadi hicbir$ey. Sagolsun...
Bo$ duvara bakarken, "mesajlari da sil hadi" diye dü$ündüm..."$imdiden bahar temizligi olsun bari gönlünde, beyninde ve telefon belleginde..."
Dayanamadim ve o kötü günden sonra, neredeyse bir sene gecmesine ragmen, ilk defa mesajlari okudum... bu cok büyük bir hataydi. Okumadan silmeliydim bana göre ölü birinin mesajlarini.
Okudukca her yalanini ve her kelimesini, aptalligim, safligim, enayiligim tokat gibi indi sanki suratima.. Gururum incindi yeniden. Hic ama hic iyi bir fikir degildi okumak..
Hirslandim, sinirlendim satir satir kendime ve hirsimdan, kizginligimdan, asabiyetimden dolayi, bir yil sonra ilk defa agladim. Hatta hüngür, hüngür bir de bu sacma, abes konu yüzünden agladim.
Bu ilk adimi atabildigime bile $a$iyorum aslinda - kendi zayifligimin ve hatalarimin vermi$ oldugu utancla ba$a cikabilmem adina en azindan ilk kücük adimi atmi$im gibi geliyor $u an icin.. Gerisini getirecegim. Kendi karanligimla yüzle$mem lazim biraz daha. Kacarim yok.... Hickimsenin kacari yok...